Elalemin kızları efsanesi ile büyümüş bir neslin evladı olarak en sinir bozucu şeyin “kıyaslanmak” olduğunu söyleyebilirim.Üstelik benden çok daha uslu, zeki, başarılı,söz dinleyen,öğle uykularına inat etmeyen bir kardeşim de vardı benim.Ve kıskanç ben…
iki çocuklu olmak benim için güzel de bazen kızlar için- özellikle GÜlru için- çok kolay olmuyor.
En başından beri ne kalbimin ne de zihnimin cümlelerime yansıyan bir kıyası olmasın diye özen gösteriyrum. Uyguluyorum da hamdolsun… Geçenlerde teyzesinin burda en çok kimi seviyorsun cümlesine;
-Seni teyzem gibi, dedemi dede gibi, Sude Ablamı ablam gibi seviyorum cevabıyla, “Seni Gülru gibi Nur’u Nur gibi seviyorum cevabımın ikna edici olduğunu görmüş oldum.
Gelin görün ki kıyastan kurtulamadığımız zamanlar da olmuyor değil…Burda kıyas sebebini yazıp aynı hataya ben de düşmeyeyim. Ama elbette farklı olacaklar. Bu da zaten yaratıcının en büyük kudreti değil mi? Hangi şey aynını tekrar etmiş de insan etsin gerçeğini anlatmak her zaman mümkün olmuyor tabi.O yüzden yazayım:)
Bazen çok zor oluyor biliyorum…İnsan kendini bile olduğu haliyle kabullenmekte zorlanırken evladını,torununu,kardeşini, eşini tüm yalınlığıyla kabullenmek çok çok çok zor. Kaldı ki kıyasta nefsimizin “kendimize göre” istediğimiz halleri için bir silah değil mi?
Yani her şey kibrimizden… Kibrimizi görmeden “öteki” ile ilişkimizi flu görmekten kurtulamıyoruz velhasıl…
Değil mi?