Küçük bir ilçede büyüdüm ben.Babamın iş yeride evimizin hemen altındaydı.Yanımızda halamlar, alt katımızda amcamlar sağımızda solumuzda da komşu çocukları vardı. O yüzden oyun deyince benim aklıma ip atlamak, çamurdan evler yapmak,lastik topla oynamak, bilmeceler sormak, saklambaç oynamak filan geliyor. Evcilik oynadığımı çok hatırlamam.Zaten sadece bir bebeğim vardı.
Gülru büyürken farkettim ki oyun deyince aklıma ne geldiyse ona da öğretmişim. Çocukluğumda öğrendiğim şarkılar,bilmeceler, el üstünde kimin eli var oyunu, duvara vurulunca donup kalınan oyun, hatta pişik demeyi bile…Gelin görün ki sabah kalktığı andan itibaren “hadi komşuculuk oynayalım, ben sana kahvaltıya gelmiş olayım ” diyen bir kızım var. Elimden geldiğince eşlik etmeye çalışıyorum. Ama bu konuda istediğim performansı henüz yakalamış değilim.Kendi kendime suçluluk hissetmiyor da değilim. İçten içe Nur çabucak büyüse de birlikte oynasalar diye geçirmiyor değilim. Sabah komşuculuk, sonra doktorculuk, sonra evcilik derken sürekli bir atraksiyon halindeyiz.Bir de replikleri sürekli o söylüyor.”Şimdi şunu diyeceksin, şimdi şöyle olmuş”. Böyle olunca da konsantre olamıyorum tabi. E oyun onun diye de dediklerini yapıyorum. Ama kafam bugünlerde sürekli bu konuya takılıp duruyor.
Yani aslında ben kızımla oyun oynamamış mı oluyorum gerçekte?